By A Website Design

Bu RSS beslemesine abone ol
Pazar, 15 Ocak 2012 16:26

Akıntıya Karşı

“Elektrik üretimi şart” diyerek yollara düşen şirketler, neo-liberal politikaların uygulayıcısı olarak boy gösteren yöneticiler, mahkeme kararları ile durdurulmuş projeleri “suyun ticarileştirilmesi” için yok sayarak vadilere dozerleri gönderenler...

2007 yılından itibaren hız kazanan HES (Hidro Elektrik Santral) projeleriyle karşı karşıyayız. Bir yandan derelerin kullanım hakkı 49+49 yıllığına şirketlere devredilirken, büyüleyici doğası olan Karadeniz bölgesi “şantiye alanı”na çevriliyor... Bir yandan da bu durum bütün yaşam biçimlerini etkiliyor – yıkıma sürüklüyor: insanından balığına, aysından arısına, deresinden ağacına kadar...

Geçmişleri, bugünleri ve yarına bırakacakları ne varsa, vadilerindeki yaşamlarına ve bu yaşamların en büyük kaynağı olan suya borçlu olduklarını söyleyen insanlar şaşkın ve öfkeli. Sesleri duyulmadığı için, yalnız oldukları için ve yaşam alanları zorla değiştirildiği için...

Akıntıya karşı durmak, HES projelerinin “asıl” nedenlerinin ve bu projelere karşı gelişen farklı mücadelelerin varoluş anlamıdır. Bir yaşam felsefesinin sonucu olarak ortaya çıkan bu mücadeleler, yaşam alanlarının tahrip edilmesine karşı, direnişi mümkün ve zorunlu kılmaktadır.

“Akıntıya Karşı” vadilerin seslerine kulak vermek, görülmeyeni görmek üzere ortaya çıkan bir yol hikayesi. Senoz'dan İkizdere'ye, Borçka'dan Loç'a, Hemşin'den Çamlıhemşin'e, Fındıklı'dan Şavşata'a kadar...

Yayınlandığı yer Belgesel